By_GarzaN Admin
Mesaj Sayısı : 303 Yaş : 30 Nerden : Bilgisayardan:) İş/Hobiler : Herşey Lakap : By_GarzaN Kayıt tarihi : 03/02/08
Kişisel Bilgiler Level: (1000000000000/1000000000000) Kendinizi Belirten Bir Yazı: Aydınlık Gençlik Grubu Tuttugun Takım: Galatasaray
| Konu: ****** ve Matematik Paz Şub. 10, 2008 10:59 am | |
| ****** ve Matematik Gültekin BUZKAN Pazar, 17 Aralık 2006 Günümüzün bilim ve teknolojisinin bel kemigi olan matematik, kendine özgü dogulara, yanlislara ve dile sahiptir. Bir dile sahiptir diyorum çünkü, sadece matematik ile yakindan ilgilenenlerin anlayabilecegi veya "üçgen, kare, dikdörtgen, çember, daire vb.." gibi herkesin yakindan bildigi terimler ve çesitli sembolik gösterimlere sahiptir matematik. Hiç düsündünüz mü, nereden geliyor bu terimler? Kim, neden üç kenari olan kapali egriye üçgen adini vermis diye. Bu konu üzerine bir arastirma yaptiginizda karsiniza çikacak tek isim vardir ki O da süphesiz önünde saygiyla egildigimiz, büyük önder Mustafa Kemal ******'tür.
Cumhuriyetten önce çesitli okullarda okutulmus bir matematik kitaplarini incelerseniz; içlerinde Arap harfleriyle yazilmis formüller; müselles, murabba veya hatt-i mümas gibi günümüz matematiginde bir anlam ifade etmeyen bir çok terim görürsünüz. Günümüzde ****** sayesinde kullandigimiz terimlere baktigimizda, bu eski Arapça terimlerin anlasilmasinin ve hatirlanmasinin ne denli güç olduguna siz de hak verirsiniz elbet. Bir düsünün "Müsellesin sathi yatalay, dikeley zarbinin müsavatina müsavidir." Cümlesinden ne anliyorsunuz? Belki anneanne ve dedelerimiz bize bu cümle içinden bir kaç kelimeyi günümüz Türkçe'sine çevirebilir ama bir çogunuz gibi ben de bu cümleyi ilk okudugumda hiç bir sey anlamamistim. Oysa bu cümle "üçgenin alani, tabani ile yüksekliginin çarpiminin yarisina esittir." Demektir. Belki sadece bu cümledeki kavram anlasilmazligi bile bize ******'ün bu konuda matematige ve dolayisiyla diger ilimlere ne denli degerli bir çalisma biraktigini anlamamiz için yeterli olacaktir. Mesela, Müselles sözcügünü ele alalim. Müselles Arapça 'sülüs' sözcügünden türetilmistir. Arapça'daki sülüs ile müselles sözcüklerinin arasindaki iliskiyi kavrayabilmek, Arapça bilmeyenler için oldukça zordur. Sülüs sözcügünün Türkçe'de karsiligi 'üç' kelimesidir. Üç'ün yanina 'gen' getirirsek üçgen sözcügü olusur. Bu müselles sözcügünden daha kolay anlasilmaktadir. ******'ün matematik dünyasina kazandirdigi diger bazi terimlerden de söyle örnekler verebiliriz;
Yeni Ismi Bölen Bölme Bölüm Bölünebilme Çarpi Çarpan Çarpanlara Ayirma Çember Çikarma Dikey Limit Ondalik Parabol Piramit Prizma Sadelestirme Pay Payda Teget
Eski Ismi Maksumunaleyh Taksim Haric-i Kismet Kabiliyet-i Taksim Zarb Mazrup Mazrubata Tefrik Muhit-i Daire Tarh Amudi Gaye Asar'i Kat'i Mükafti Ehram Mensur Ihtisar Suret Mahrec Hatt-i Mümas Bu Arapça kökenli kelimelerle matematik yapmanin ve yapilanlarin ne ifade etmek istedigini anlayarak çagdaslik yolunda ilerlemenin ne denli zor ve zahmetli olacagini anlatmaya gerek olmasa sanirim. ******'ün buldugu bu ve bunlar gibi bir çok terimler günümüzde hala geçerliligini korumakta ve matematigi bizler için daha anlasilir kilmaktadir. ****** bu terimlerin yer aldigi 1937 yilinda yayimlanan bir de geometri kitabi yazmistir. Bu kitapta kullanilan yeni terimler ayrintilariyla açiklanmis ve üzerlerine örnekler de verilmistir. Bu kitap geometri ögretenlere ve bu konuda bilgi edinmek isteyenlere kilavuz olarak Kültür Bakanliginca yayinlanmistir.
Mustafa Kemal bu geometri kitabini yazarak matematige daha anlasilir yeni terimler kazandirmak istegini Sivas'ta girdigi bir geometri dersinde ortaya koymustur. ****** 13 Kasim 1937 tarihinde Sivas'a gitmis ve 1919 yilinda Sivas kongresinin yapildigi lise binasinda bir geometri (o zamanki adiyla hendese) dersine girmistir. Bu derste ögrencilerle konusmus ve geometri üzerine çesitli sorular yöneltmistir. Ders esnasinda eski terimlerle matematik ögreniminin ve ögretiminin zorlugunu bir kez daha saptayan ****** "Bu anlasilmaz terimlerle bilgi verilemez. Dersler Türkçe terimlerle anlatilmalidir." Diyerek bu konudaki kesin yargisini açikladiktan sonra, dersi kendi bulusu olan Türkçe terimlerle ve çizimleriyle anlatmistir. Bu sirada derste Pisagor teoremini de çözümlemistir.
Elbette ki, matematik ve geometri bilgisi yeterli olmayan bir insanin bilimsel ve dolayisiyla toplumsal açidan bu denli önemli bir çalismayi ortaya çikararak nesiller boyu kabul edilebilir bir forma sokmasi mümkün degildir. Böylece ****** sadece siyasi ve idari alandaki dehasiyla degil, sayisal dünyadaki üstün basarisiyla da karsimiza çikmis oluyor. Sizin de gördügünüz gibi ******’ün yasaminda matematigin önemi bugüne kadar bildigimiz veya ilkokullarda ögrenmis oldugumuz gibi matematik ögretmeninin ona "Kemal" ismini vermesinden çok ötedir. Matematigin bilimsel gelisme acisindan anlasilir bir dilde ögretilmesi gerektigi düsüncesi ve bu konudaki çalismalari sayesinde bize kazandirdigi onca güzellige bir yenisini daha eklemistir. Umarim bu yaziyla birlikte onun baslattigi bilimsel gelisme arzusunun bizler için de ne kadar gerekli oldugunu hatirlar ve bunun yaninda sade ve anlasilir bir dile sahip olmanin bir toplumda her alanda ne denli gerekli oldugunu daha iyi anlamis oluruz. ******’ ün yaşamında ilk olağan üstü başarısı çocukluk çağında, orta öğrenimi döneminde matematik dersinde olmuş ve bunun sonucu olarak dersin öğretmeni O’ nun adına “Kemal” adını vermiştir. ******, Selanik Askeri Rüştiyesinde geçen bu olayla ilgili anısını şöyle anlatıyor: “...Rüştiyede en çok matematiğe merak sardım. Az zamanda bize bu dersi veren öğretmen kadar belki de daha fazla bilgi edindim. Derslerin üstündeki sorularla uğraşıyordum, yazılı soruları düzenliyordum. Matematik öğretmeni de yazılı olarak cevap veriyordu. Öğretmenimin ismi Mustafa idi. Bir gün bana dedi ki: -“ Oğlum senin de ismin Mustafa benim de. Bu böyle olmayacak, arada bir fark bulunmalı. Bundan sonra adın Mustafa Kemal olsun.” O zamandan beri ismim gerçekten Mustafa Kemal oldu...” ******’ün yaşamında matematiğin önemi bu güne kadar bildiğimiz veya ilkokullarda öğrenmiş olduğumuz gibi matematik öğretmeninin Kemal ismini vermesinden çok ötedir.
Cumhuriyetten önce çeşitli okullarda okutulmuş matematik kitaplarını incelerseniz; içlerinde Arap harfleriyle yazılmış formüller; Müselles, murabba veya hatt-ı mübas gibi günümüz matematiğinde bir anlam ifade etmeyen bir çok terim görürsünüz. Günümüzde ****** sayesinde kullandığımız terimlere baktığımızda, bu eski Arapça terimlerin anlaşılmasının ve hatırlanmasının ne denli güç olduğuna hak verirsiniz. “Müsellesin sathı yatalay, dikeley zarbının müsavatına müsavidir.” Bu cümleden ne anlıyorsunuz? Belki anneanne ve dedelerimiz bize bu cümle içinden bir kaç kelimeyi günümüz Türkçe’sine çevirebilir ama bir çoğunuz gibi bizde bu cümleyi ilk okuduğumuzda hiç bir şey anlamamıştık. Oysa bu cümle “ üçgenin alanı, tabanı ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir.”demektir. bu cümledeki kavram anlaşılmazlığı bile bize ******’ ün bu konuda matematiğe ve diğer ilimlere ne denli değerli bir çalışma bıraktığını anlamamız için yeterli olacaktır.
******’ ün matematik dünyasına kazandırdığı diğer bazı terimlerden de şöyle örnekler verebiliriz; Bölen Bölme Bölüm Bölünebilme Çarpı Çarpan Çarpanlara Ayırma Çember Çıkarma Dikey Limit Ondalık Parabol Piramit Prizma Sadeleştirme Pay Payda Teğet Maksumunaleyh Taksim Haric-i Kısmet Kabiliyet-i Taksim Zarb Mazrup Mazrubata Tefrik Muhit-i Daire Tarh Amudi Gaye Aşar’i Kat’ı Mükafti Ehram Menşur İhtisar Suret Mahrec Hatt-ı Mübas ******’ ün bulduğu bu ve bunlar gibi bir çok terimler günümüzde hala geçerliliğini korumakta ve matematiği bizler için daha anlaşılır kılmaktadır. ******’ ün amacı daima daha uyguna doğru ilerlemekti. Önerilen görüşleri haklı görünce hemen benimserdi. ******’ ün ortaya koyduğu terimlerden bir takımı bugün kullanılırken bazıları çıkmış yerini daha uygunlara bırakmıştır. Örneğin; “tümey açı” yerine “tümler açı” , “bütey açı” yerine “bütünler açı” da olduğu gibi. ****** ilke adamı olduğu için bunları hoş görecek hatta sevinecekti. Yeter ki ortaya koyduğu ilke sarsılmasın yerine eski terimlere dönülmesin.
****** 1937 yılında yayınlanan bir geometri kitabı yazmıştır. Bu kitapta kullanılan yeni terimler ayrıntılarıyla açıklanmış ve üzerlerine örneklerde verilmiştir. Bu kitap geometri öğretenlere ve bu konuda bilgi edinmek isteyenlere kılavuz olarak kültür bakanlığınca yayınlanmıştır.
A. Dilaçar anlatıyor: “1936 yılı sonbaharında bir gün ****** beni özel kalem müdürü Süreyya Demir’ in yanına katarak Beyoğlu’ndaki Haset Kitapevine gönderip uygun gördüğünüz Fransızca Geometri kitaplarından birer tane aldırdı. Bunları ******’le beraber gözden geçirdikten sonra ben ayrıldım ve kış aylarında ****** bu eser üzerinde çalıştı. Geometri kitabı bu emeğin ürünüdür.”
Mustafa Kemal bu geometri kitabını yazarak matematiğe daha anlaşılır yeni terimler kazandırmak isteğini Sivas’ ta girdiği bir geometri dersinde ortaya koymuştur. ****** 13 Kasım 1937 tarihinde Sivas’ a gitmiş ve 1919 yılında Sivas Kongresi’nin yapıldığı lise binasında bir geometri ( Hendese ) dersine girmiştir. Bu derste öğrencilerle konuşmuş ve geometri üzerine çeşitli sorular yöneltmiştir. Ders esnasında eski terimlerle matematik öğreniminin ve öğretiminin zorluğunu bir kez daha saptayan ****** “ bu anlaşılmaz terimlerle bilgi verilemez. Dersler Türkçe terimlerle anlatılmalıdır.” Diyerek dersi kendi buluşu olan Türkçe terimlerle ve çizimleriyle anlatmıştır. Bu sırada derste Pisagor teoremini de çözümlemiştir.
****** sadece siyasi ve idari alandaki dehası ile değil, sayısal dünyadaki üstün başarısı ile de karşımıza çıkmış oluyor. ******’ ün yaşamında ilk olağan üstü başarısı çocukluk çağında, orta öğrenimi döneminde matematik dersinde olmuş ve bunun sonucu olarak dersin öğretmeni O’ nun adına “Kemal” adını vermiştir. ******, Selanik Askeri Rüştiyesinde geçen bu olayla ilgili anısını şöyle anlatıyor: “...Rüştiyede en çok matematiğe merak sardım. Az zamanda bize bu dersi veren öğretmen kadar belki de daha fazla bilgi edindim. Derslerin üstündeki sorularla uğraşıyordum, yazılı soruları düzenliyordum. Matematik öğretmeni de yazılı olarak cevap veriyordu. Öğretmenimin ismi Mustafa idi. Bir gün bana dedi ki: -“ Oğlum senin de ismin Mustafa benim de. Bu böyle olmayacak, arada bir fark bulunmalı. Bundan sonra adın Mustafa Kemal olsun.” O zamandan beri ismim gerçekten Mustafa Kemal oldu...” ******’ün yaşamında matematiğin önemi bu güne kadar bildiğimiz veya ilkokullarda öğrenmiş olduğumuz gibi matematik öğretmeninin Kemal ismini vermesinden çok ötedir.
Cumhuriyetten önce çeşitli okullarda okutulmuş matematik kitaplarını incelerseniz; içlerinde Arap harfleriyle yazılmış formüller; Müselles, murabba veya hatt-ı mübas gibi günümüz matematiğinde bir anlam ifade etmeyen bir çok terim görürsünüz. Günümüzde ****** sayesinde kullandığımız terimlere baktığımızda, bu eski Arapça terimlerin anlaşılmasının ve hatırlanmasının ne denli güç olduğuna hak verirsiniz. “Müsellesin sathı yatalay, dikeley zarbının müsavatına müsavidir.” Bu cümleden ne anlıyorsunuz? Belki anneanne ve dedelerimiz bize bu cümle içinden bir kaç kelimeyi günümüz Türkçe’sine çevirebilir ama bir çoğunuz gibi bizde bu cümleyi ilk okuduğumuzda hiç bir şey anlamamıştık. Oysa bu cümle “ üçgenin alanı, tabanı ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir.”demektir. bu cümledeki kavram anlaşılmazlığı bile bize ******’ ün bu konuda matematiğe ve diğer ilimlere ne denli değerli bir çalışma bıraktığını anlamamız için yeterli olacaktır.
******’ ün matematik dünyasına kazandırdığı diğer bazı terimlerden de şöyle örnekler verebiliriz; Bölen Bölme Bölüm Bölünebilme Çarpı Çarpan Çarpanlara Ayırma Çember Çıkarma Dikey Limit Ondalık Parabol Piramit Prizma Sadeleştirme Pay Payda Teğet Maksumunaleyh Taksim Haric-i Kısmet Kabiliyet-i Taksim Zarb Mazrup Mazrubata Tefrik Muhit-i Daire Tarh Amudi Gaye Aşar’i Kat’ı Mükafti Ehram Menşur İhtisar Suret Mahrec Hatt-ı Mübas ******’ ün bulduğu bu ve bunlar gibi bir çok terimler günümüzde hala geçerliliğini korumakta ve matematiği bizler için daha anlaşılır kılmaktadır. ******’ ün amacı daima daha uyguna doğru ilerlemekti. Önerilen görüşleri haklı görünce hemen benimserdi. ******’ ün ortaya koyduğu terimlerden bir takımı bugün kullanılırken bazıları çıkmış yerini daha uygunlara bırakmıştır. Örneğin; “tümey açı” yerine “tümler açı” , “bütey açı” yerine “bütünler açı” da olduğu gibi. ****** ilke adamı olduğu için bunları hoş görecek hatta sevinecekti. Yeter ki ortaya koyduğu ilke sarsılmasın yerine eski terimlere dönülmesin.
****** 1937 yılında yayınlanan bir geometri kitabı yazmıştır. Bu kitapta kullanılan yeni terimler ayrıntılarıyla açıklanmış ve üzerlerine örneklerde verilmiştir. Bu kitap geometri öğretenlere ve bu konuda bilgi edinmek isteyenlere kılavuz olarak kültür bakanlığınca yayınlanmıştır.
A. Dilaçar anlatıyor: “1936 yılı sonbaharında bir gün ****** beni özel kalem müdürü Süreyya Demir’ in yanına katarak Beyoğlu’ndaki Haset Kitapevine gönderip uygun gördüğünüz Fransızca Geometri kitaplarından birer tane aldırdı. Bunları ******’le beraber gözden geçirdikten sonra ben ayrıldım ve kış aylarında ****** bu eser üzerinde çalıştı. Geometri kitabı bu emeğin ürünüdür.” | |
|